5 Şubat 2015 Perşembe

Gözleri Güzel Adama....

"Gözlerinin içi gülen bir adam tanıdınız mı siz hiç?

Ben öyle güzel bakan bir adamla tanışmamıştım daha öncesinde. Baktıkça bakan, gözlerini ayırmadan dakikalarca bakabilecek bir adam...

Adeta konuşmadan saatlerce sadece gözlerimin içine bakabilecek bir adam..

Gözleriydi belkide beni ona bağlayan..

Aylarca görmedim o gözleri...

Sonra aylar sonra bir anda.. Bir anda oldu her şey.. Kayboluşunun da bir anda olduğu gibi..

Zaman çalmıştı onu benden. Alıp uzaklara götürmüştü. Peki ya sonra? Zamanın onu birdenbire tekrar karşıma çıkarması....

Öyle güzel bakıyordu ki gözlerimin içine, taa derine....

Gözleri güzel adam..."






13 Kasım 2014 Perşembe

Eşek değilse...

Yatağa yattığında düşünüyordu. Aklından geçenlere cevap vermekte zorlanıyordu kimi zaman.. 

Bu bir oyun muydu? Buna net bir cevap veremese de biliyordu ki bu sefer kartları tamamen açmıştı.. İlk defa böyle bir şey olmuştu. Belki direkt söylememişti ama aslında her cevabı tek bir yere çıkıyordu. Şakayla karışıkta olsa duygularını anlatmaya çalışmıştı sürekli.. Her imasının altında da aynı şey yatıyordu aslında. Adeta anlamamak için aptal olmalıydı.

İnsanların kafalarının içinde aslında gerçek anlamda neler geçirdiklerini bilmeyi bir kez daha istedi. O zaman hayat gerçekten çok kolay olurdu galiba... Hayatın cilvelerinin ne anlamı kalırdı o zaman değil mi?

Sonra aklına son okuduğu kitabın son sözü geldi.. Yazar "Ben bu kitabı yazarken kendimden bir şeyler kattım umarım sizde okurken kendinizden bir şeyler bulursunuz." diyordu. 

Düşündü acaba o da ona yazdıklarımı okuyunca kendinden bir şeyler bulmuş muydu diye? Aslında bir tek adı eksik gibiydi yazdıklarında. Onu anlatıyordu, onu özlüyordu sürekli ve ayrılık denen şeyden nasibini aldığını hissederek yazıyordu. Bu yüzdendi belki de hep bir melankoli hali...

Birisinin sizinle ilgili, size duygularını yazıp kimseden utanmadan, gizlemeden yazması insana kendisini nasıl hissettirir diye içinden geçirdi? Daha önce kendisi yaşamamıştı böyle bir şey oyüzden merak etti... Sonra gülümseyerek 'herhalde eşek değilse mutlu olur insan' diye kendi kendine söylendi.. 

Sahi acaba ne hissetmişti okuyunca?



23 Ekim 2014 Perşembe

İstanbul'da Sonbahar

Ver elini sevgili, 

Yada tut elimden.... 

İstanbul'da sonbaharı birlikte yaşayalım. Birlikte karış karış gezelim, görelim sonbaharın bin bir tonunu bu şehirde. 

Galata'dan Kadıköy'e, Adalar'dan Kız Kulesi'ne Beşiktaş'tan Ortaköy'e Bebek'e gezilmedik yer bırakmayalım el ele verip.. 

Gülerek yaşayalım yine eskisi gibi.. Dalga geçelim hayatla bir bir.. Ne varsa canımızı sıkmaya, bizi üzmeye çalışan şey bizi etkilemesine izin vermeyelim. Biz onları üzelim. Bilirsin ya birlikteysek hiç bir engel tanımayız biz.. Yeter ki birlikte olalım.. 

Senden öğreneceğim çok şey var, hep derdim ya. Hayatla dalga geçmeyi sen öğrettin bana ilk, unuttun mu? Daha öğretemediğin şeyler için kal yanımda.. Çok iyi bir öğrenci olacağım ben söz veriyorum sana. ^_^

Bilirim ki İstanbul'u yalnız sevemezsin sen. Yalnız kalmak istemezsin o koca şehirde. Zaten benimki de laf.. Kim ister ki yalnız kalmayı, yalnızlığı... Evet seviyormuşuz gibi yapıyoruz belki.. Ama gerçek öyle mi?! 

Kim istemez güveneceği birinin olduğunu bilmeyi?! İyi kötü ne varsa paylaşabileceği yada gece en son onu düşünürken uyuyakalmayı?! En önemlisi de sevip, aşık olmayı kim istemez ki?!

Şanssızlık vurdu evet bizi de.. Bizde çabuk kırıldık, incindik belki kim bilir... Çıkan bir rüzgarla darmaduman olduk yada adı her neyse.. 

Tut elimden sevgili. Tut ve bir daha hiç bırakma..  

http://www.youtube.com/watch?v=xys1XBKUDck

19 Ekim 2014 Pazar

İncir reçeli güzeldir...

"Hayat bazen özür dileyecek 5 saniyeyi çok görür sana.."

Güzel olan hiç bir şeyden kaçmayın.. Güzel olan şeylerin kıymetini bilin ki hayatta mutlu olmak için sebep aramak zorunda kalmayın..

Hayatta hep ufacık şeylerden mutlu olabilmeyi öğretti annem bana.. Ne olursa olsun mutlu olabilmeyi.. Yalnız kaldığında kendi kendine yetebilmeyi öğrendim ben... Belki de kendi kendimi oyalamayı, bilemiyorum...

Ama şunun farkındayım ki "Hayatta en pahalı şey, aldığımız nefes".. Eğer bunun farkında değilsen, sen zaten olmamışsın be çocuk... Alman gereken uzun bir yolun sadece başındasın.. 

Yaşıyorsak her sorunun çözümü illa ki olur.. Biz bu çözümü beğeniriz beğenmeyiz orası ayrı.. 

Peki ya ayrılıklar neden var? Neden insan çok sevdiği birinden ayrı kalmak zorunda kalır? Belki de bu biz insanların uydurmasıdır, olamaz mı? 

Seviyorsan git,konuş. Seviyorsan gururun engeline takılma. Seviyorsan açık açık söyle. Yarın çok geç olmadan, keşke demeden söyle. Açık ol, dürüst davran ki karşındaki de sana güvensin, sevgine inansın. Tabi en başta kendin ol.. 

"En zor ayrılıktır hala nefes alan birinden ayrılmak... Ölmediyse eğer anlamsız ayrılık..."




18 Ekim 2014 Cumartesi

Çok çooook uzun zaman oldu yazmayalı. İtiraf etmem gerekirse özlemişim yazmayı ^_^

Neden yazmadığım sorusuna gelince aslında pek çok yanıtım var gibi ama yok gibi de.. Çünkü hepsi daha çok birer bahane gibi..

Neyse geriye bakmanın pek bi yararı yok kimseye artık fırsat buldukça yazmaya çalışmaya karar verdim.

Bu aralar aslında işsizlik probleminin yanında hayatın bize sunduklarıyla da başa çıkmaya çalışıyorum. Ne kadar başarılıyım bu konuda tartışılır..

Karşımdaki insanları kendim gibi görüp, değer veriyorum. Peki insanlar bunu ne kadar hak ediyor?! Yada gerçekten hak edenler var mı?!

İyi niyetin elinde patlaması var bide..

Her şeyi anlamak mümkün olmuyor ne yazık ki..

Bazen birdenbire her şey tepetaklak olabiliyor. Olduğu gibi kabullenebilmek en doğrusu.. Çok irdelemeden hayatın sizin içinde akmasına tekrar izin verebilmek önemli. Tabi en önemlisi bunu söylemekten ziyade uygulayabilmek.

Bundan sonra yaşanan hayal kırıklıklarının minimum olması dileğiyle.. Şu an mutlu olmak, şimdinin tadını çıkarabilmeyi öğrenmek temennisi ile...

Bide şu şarkının tınısı beni rahatlatıyor gibi. Paylaşmak istedim..

https://www.youtube.com/watch?v=BnzbJRXg9Dc

Güzel bir hafta sonu geçirelim inşallah!





18 Temmuz 2014 Cuma

Ben yoruldum...

Ben mi? Hiç iyi değilim.. İyilik bugünlerde bizim bu taraflara pek uğramıyor.. Aksine dağıtıp geçiyor ne varsa....

Bu nasıl bir şanstır, kaderdir?! Neden hep beni bulur terslikler, neden pürüzler bana denk gelir ki?!

Evet yine hayal kırıklığı.. Allah'ım sana yalvarıyorum beni başarısızlıkla sınama, lütfen! 

O kadar çalış çabala bir anda püf... Bir bakıvermişsin elinden uçup gitmiş her şey sen yine kendine kalmışsın.. Hani bir tabir var ya "sıfıra sıfır elde var sıfır" tam olarak bu durum için kulanılıyor olsa gerek. 

Bugün yaşananlar kabus olsun ve ben artık uyanayım lütfen. Daha fazlasını kaldırmam mümkün değil çünkü.. 

Emeğimi ziyan edenlere hakkımı asla helal etmeyeceğim.. 

Allah'ım sen bana güç kuvvet ver bugünleri atlatmama yardım et...

Ha bide bana lütfen yapmak istemediğim şeyleri yaptırmaya zorlamaya çalışmayın. Boş ısrar ne size bir şey kazandırır ne bana.. Oyüzden en iyisi beni kendi halime bırakın. Ya da yanımda olacaksınız da ısrarcı olmayın.

Bende böyle biriyim işte..

Bide şu an çalan şarkıda geçen söz tam benlik... "Hayat senin benle ne zorun var?!"

İyi geceler geçirmeniz dileğiyle...

26 Nisan 2014 Cumartesi

Rüya....

Rüya... 

Kimilerinin görmek için sabırsızlanıp erkenden uyuduğu kimilerinin ise geçmişi hatırlattığı için kaçmak için çabaladığı o şey...

Rüya'nın isminin konuluşu ise tüm aile fertlerince dilden dile dolanan o muhteşem hikayede gizliydi.. Annesi ve babasının aynı rüyayı görmesiyle başlamıştı. İlk başta kimsenin birbirine anlatmadığı bu rüyadan sonra herkesin aklına yeni dünyaya gelecek bu güzel bebek için tek bir isim yer edinmişti. Rüya...

Aslında Rüya'nın annesi babası öylesine güzel bir evlilik yapmışlardı ki tıpkı bir rüya gibi... Rüya'nın hayatınında böyle olmasını nasıl da içten isterdi annesi.. 

Rüya o gece irkilerek uyandıktan sonra bu hikayeyi hatırlamıştı.. Yüzünde engel olamadığı o tebessümle aynada kendisine bakarken aslında aklından neler geçtiğini o bile şaşırmıştı. 

O güne kadar hayat onun için acımasız davranmıştı.. O da bunun farkındaydı. Ama biliyordu güzel günlerin gelecekte bir yerlerde onu beklediğini. Belki de bu ümitti onu hayata daha sıkı bağlayan. Yaşadığı andan mutlu olması gerektiğini hatırlatan..Filmlerde, romanlarda hep öyle olmuyor muydu hem? Hep hüsrandan sonra güzel günler kapının ardından göz kırpmıyor muydu? Neden olmasın diye geçirdi içinden. Neden benimde onlar gibi bir hayatım olmasın?!

Çevresinde herkes ya gerçekten çok mutluydu yada bu mutluluk oyununu çok güzel oynuyorlardı. Kimilerinin rollerini çok iyi sergilediğinin farkındaydı, evet ama ya diğerleri? 

Rüya gerçekten yaşayarak tatmak istiyordu aşkı.. Tıpkı önceden yaşadığı gibi.. Sahi geçmişte nasıl bir aşıktı o? Aptal aşık olmuş muydu? Sonra durup kendine sordu:
-"Platonik bir aşık ne kadar aptal olabilir ki?" diye... 

Geçmişin defterini dürmüştü.. Geçmiş ona sadece acı veriyordu.. Yalnızca hayatına giren o insanlara kızmıyordu elbette.. En büyük hata kendisinindi. 

"Geçmiş geçmişte kalmıştır" diyerek baş ucunda duran suyu  aldı. Bir yudum içtikten sonra güzel günler için tekrar dua etmeye başladı.. Uyumadan önce dua etme alışkanlığı çocukluğundan gelmekteydi.. Her seferinde uyuyakalırdı dua ederken.. Yine aynısı olmuştu.. 

İyi uykular.....